14 Kasım 2019 Perşembe
SİGARA ve YOL
12 Kasım 2019 Salı
Hangi Yol
7 Kasım 2019 Perşembe
İLKEMİZ İLKESİZLİK
İnanılmaz bir akıl tutulması yaşanıyor.
İlkelerden bahsedenler en ufak bir sınavda teşrin yapraklarının savrulduğu gibi savruluyorlar.
Herkesin istediği demokrasi kendine;
Herkesin yeterli dediği özgürlük kendine…
Herkesin dürüst ol, doğru ol demesi diğerlerine;
Herkesin adaletli davran, hakkaniyetli ol demesi diğerlerine…
Pozisyona göre,
Güce göre,
Çıkarlara göre değişen ilkeler, değerler
gerçekten ilke midir, değer midir?
Yoksa rüzgar nereye savurursa
Güç nereden ve kimden eserse ona göre açılacak yelken bezi midir ilkeler?
Belki de ilkesizlik en büyük ilkemiz olmuş da
Bizim gibi saflar farkında değil!.
07.11.2019 / ist.
h.a.
30 Ekim 2019 Çarşamba
Bir Yol Denemesi by h.a.
Ayaklarım yokuşa doğru vuruyor beni
Şarjım bitmiş rahatlamışım
Artık bir yollar bir ben varım
Yürüyorum
Bir kedi o da benim gibi sokakların sessiz misafiri
Yürüyoruz kaldırımlar mektep,
kaldırımlar rahle
Ve bir sokak
Aziz efendi
Kimler geçti tedrisatından
Hangi nefisler zincirlendi
Hangi ihtiraslar gecenin bir yarısında Boğaz’ın derin sularına bırakıldı
Ahh gece
Perdeler çekilmiş evler sessiz
O konaklarda kimseler yaşamıyor mu yoksa
Yaşayanlar bu hayatı
Bir bir çekilince
Yerlerine bu gelenler kimler
Hangi dünyanın insanı
bu pencereleri kapatılmış
Evlerde yaşayanlar
Geçiyorum dualar okuyarak bir dar geçitten
Kadınlar
Evet en çok Kadınlar
Türbenin demirlerine yapışmış elleri ile
Duaya durmuş kadınlar
Mırıldanıyorlar sessiz sessiz bir kedi gibi
İnince merdivenleri
Yaşlı bir teyze elinde tespihler
Uzatıyor alır mısın
Ne konuşacak hal kaldı
Ne durup nefeslenecek
zaman
Yürüyorum geceye doğru
Karanlık sokaklara doğru
Hangi yüzler
Hangi sokaklar
Hangi insanlar
Neredeyim nereye gidiyorum
İşte yolu bilen biri
Ya da yolda kalan biri
Belki de yolla hiç alakası olmayan biri
Gidiyorum
Geçiyorum
Zaman akıyor
Saat umurumda değil
On bin adım
Yok artık ne adımı
Neyin hesabı
Bir merdiven
Tanıyorum bu merdiveni
Eski Toptaşı sokağının başında
Çıkıyorum
Karşımda Arnavut kaldırımlı yollar
Sağa sola yiyecek taşıyan
Kurye motorlar
Gece
Atik valide
Kapılar kilitlenmiş
Yatsı kılınmış belli
Yollarda tek tük insanlar
Şair hangi yoldan inerken yazmıştı şiirini
Bu kez hiç gitmediğim yoldan iniyorum
Atik valideden inen sokakta
Sonbahar gelmiş
Sokaklar tenha
Yürüyorum
Yürüyorum
Neredeyim ben?
Nerede bulacağım
beni?
Yürüyorum....
Bel ki yarın
Bel ki hiç!...
Hiç !...
by h.a.
31 Mayıs 2010 Pazartesi
15 Nisan 2010 Perşembe
12 Nisan 2010 Pazartesi
DOLMA KALEM
Kalem güzeldir
Kalemle yazmak daha da güzeldir
Dolma kalem ise ayrı bir güzelliktir...
Kıyıda köşede unuttuğumuz, yüzüne bakmadığımız
Bir çok şey gibi,
Dolma kalemde
Pilot kalemlerle otomatik pilota bağladığımız
Dipsiz kuyulardaki yüreğimizin unuttuklarındandır...
Ya bir sandık dibindeki kutu içinde
Ya bir masanın çekmecesinde....
Hediye edilen dolmakaleme mürekkep almak için
50 yıllık kırtasiyeci Selahattin Amcaya uğradım bu sabah
Bana bir kutu mürekkep dedim...
Dedi ki artık neredeyse soran yok, bu tüp mürekkeplerden var,
Kimse kullanmıyor artık dolma kalemleri...
Dolmak üzerine kurulmuş ne çok şeyin
Artık dolmadığını fark ettim o an...
Artık dolma kalemler dolmuyor...
Yürekler sevdayla,
Gözler gözyaşıyla,
Ağaçlar kuşlarla dolmuyor...
Fast food çağında artık her şey tak çıkar formatında,
Tek kullanımlık...
Kullan ve at!...
Kalemlere kıymayın efendiler...
Hele dolma kalemlere hiç!....
Yüreğiniz ve mürekkebiniz kurumasın...
h.a./çanakkale
BİR ŞEHİR BİR MEKAN: Ayn-ı Ali Kahvesi - Manisa
Bir Işık yağmuru muhabbet tarlasına
Kahve ile birlikte
Fisildanir bin yıllık sırlar kulağına...
Ayn-i Ali kahvesinde kahvemi yudumlarken sabahın bu erken saatinde
içeride kimsenin olmaması ve sessizlik ayrica hoşuma gidiyor..
Ortama uyar diye erkan ogur'un "hiç" adlı albümünü dinlemeye
başlıyorum ve elimdeki gazete de gözüme çarpıyor:
"kendin olmak, kendini imha etmektir."
Ah kendim,
Ben mısın gercekten?
Ya ben sen miyim gercekten?
O tasın üstünde mı
Altında mı o büyük sır?
Ah bilmek mı
Yoksa aramak mı seni...
H.A.
Ayn-i Ali, Manisa 11 Nisan 2010
http://www.ayniali.com/
8 Nisan 2010 Perşembe
KÖŞE YAZISI: Gitmek... Yol... Dönmek
Beni gezgin ruhlu biri sananlar yanılıyor.
Belki kimi zaman yazılarımdan öyle bir izlenim çıkıyordur.
Oysa hiç ilgim yok!
Sık sık yola çıkıyorum, bu doğru! Fakat hep aynı yerlere gidiyorum.
Farklı şehirlere ve ülkelere gitmek, yeni yerler görmek değil, "yer değiştirmek" bütün derdim. Bir kez tanıyıp sevdiğim yerlere tekrar tekrar gidiyorum. İnatla, ısrarla ve hazla hep aynı yerlere yolculuk ediyorum.
Evet! İlk karşılaşma ve tanışmaların tedirgin heyecanı değil, sevdiğim şey...
Daha çok kavuşmalar ve buluşmalar çekiyor beni. Bir bakıma buna "dönüş" ler de diyebiliriz.
Yani içimde bir yerde hâlâ kedi gibiyim. Koltuğumu terk etmeyi göze alıyorum ama kendi kendime kurduğum "evren" in dışına çıkmaya niyetim yok!
Eskiden gezginlere dudak bükerlermiş.
Gidiyorsun, şehirleri, ülkeleri, dağları, iklimleri aşıyorsun ama nereye gidersen git kendini de götürüyorsun diye...
Büyük şair Kavafis gibileri de ne der hani; "yeni bir ülke bulmazsın/başka bir deniz bulamazsın/bu şehir arkandan gelecektir."
Baudelaire gibileri de gezginlere acımış, gidilen yerde çekilecek acıları hatırlatmış, yaşadığın çevrenin monotonluk çölünü "dehşet vahaları"na tercih ettiğini söylemiştir.
Bu itirazların hepsi anlamlıdır. İçlerinde doğruları barındırırlar. Ama gezginin "yol"la ilişkisini, asıl olarak "yolculuğa" bağlandığını unuturlar.
Günümüzde gezginlik kalmadı. Dönmemek üzere gitmek yok artık.
Gezgin rolü oynayan profesyonel seyahat yazarları var ki, bambaşka bir şey.
Keşfedilecek bir şey kalmayan bir dünyada hâlâ keşiflerden söz eden turizm söylemlerine aldanıp bir turdan ötekine koşuşturan turistleri de bir yana bırakalım.
Galiba günümüzde "yol"un tadını çıkartanlar sadece ara sıra "yer değiştirerek" yaşayanlar!
Ama "yol" sadece bir tat meselesi midir? Elbette, hayır!
Bedenin yolculuğuyla zihnin yolculuğu kardeştir. Hatta aralarındaki ilişki belki daha fazlasıdır. Ondandır, başka bir yere, şehre, ülkeye giderken birdenbire "kendine" dönüvermesi insanın...
Kitabu'l Esfar'da der ya İbn Arabi...
"Varlığın kökeni harekettedir. İşte bu yüzden, bu dünyada da, ahirette de yolculuk hiç durmaz."
Gazete köşe yazılarının formatına uymuyor belki ama yolu ve yolculuğu biraz da bu yanından ele almak gerekiyor.
Haşmet Babaoğlu, SABAH, 8 Nisan 2010
30 Mart 2010 Salı
BİR ŞEHİRDEN MANZARALAR: Çanakkale
Çarşı kapısında İbrahim amca
Dimdik ayakta, hayata karşı
Kulağında muhabbet kuşunun şarkısı,
Elinde tespih,
Keyifli bir sohbet eşliğinde,
Seyreder geleni geçeni
Şimdi bir sığıntı gibi yanaşmışsın yanındaki binaya