Portakal 🍊 Yolu
Portakal bahçesine düşen dolunayın ışıklarını takip ederek yürüdüm gecenin maviliğine doğru...
Çok uzaklardan bir köpek havlaması, tarladan henüz dönmüş bir traktörün belli belirsiz sesi ve kömür kokusu... insan böyle bir havada daha ne düşleyebilir ki düşünmekten başka hayatın kederini, anlamsızlığını ve haz veren acısını... bir çoklarına garip gelecektir hayattan böyle haz alınması ama inanın bunu bile isteye tercih etmezdim ben eğer kaderin ellerine teslim etmeseydim kendimi... ki ben kadere inanmış, teslim olmuş ve onunla barışmış biride saymam kendimi ama siz sevin kaderinizi.... insan kaderini sevmeli dostlar!...
en çok da portakal çiçekleri açtığında....
Şehir 🌃 Yolu
Gece çökmüş, sokaklardan el ayak bir bir çekilmişti... hiç bilmediğim daha önce geçmediğim bir yola doğru girdim.... neden girdim bilmiyordum... henüz dökülmemiş ama sararmış yaprakların arasında kalmış sokak lambalarının titreyen ışığında yürüyordum.... bir kaç sokak öteden köpek havlamaları geliyordu, sonra açık bir pencereden sıkı bir küfü sesi, az ileride köşeden hızlıca dönen bir arabanın sesi.... buralarda bir yerde bu kadar seslerin arasında kaderimin sesini de duyabiliyor olmalıydım.... yavaşça çöktüm.... dinledim.... dolunay binaların arasından görünüyordu.... ne dinlediğimi düşündüm sonra.... bir sürü yalan, aptalca sözler, garip yorumlar.... çok ilginç
zamanlarda yaşıyorduk... portakal çiçekleri açmış, çiçekler meyveye dönmüş ama ben dostlar
yani bu şehrin bu sessiz sokağında ben....
kaderin çizdiği yolda
tüm bunlardan habersiz bir şekilde tutunmaya çalışıyordum geceye...
siz geceyi ve kaderi sevin dostlar... çünkü gece olunca dolunay portakal ağaçlarını da , gökdelenleri de aynı şefkatle sarar.....
h.a.
İstanbul, 12 kasım 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder