14 Şubat 2010 Pazar

Dorian Gray'in Portresi


Sadece eserleriyle değil, özel yaşamıyla da ünlenmiş olan İrlandalı yazar Oscar Wilde etrafında dönen tartışmaları çoğu edebiyat okuyucusu bilir. Eşcinsel oluşu, dostu Lord Alfred Douglas'la aralarındaki münasebetler, Lord'un babasının eşcinsellik suçlamasıyla Oscar Wilde hakkında açtığı dava, yazarın mahkemede suçlu bulunarak iki yıl ağır hapis cezasına çarptırılışı gibi olaylar dönemin İngiltere'sinde büyük skandal yaratmış, sonraki dönemlerde de Oscar Wilde ve hayatı etrafında dönen bir dizi yoruma ve tartışmaya neden olmuştur.

Bu tartışmalar yazarın eserlerini de kapsamış, Oscar Wilde eşcinsellik suçlamasıyla çıkarıldığı mahkeme salonunda özel mektuplarının yanı sıra sonradan klasikler arasına girecek yapıtı 'Dorian Gray'in Portresi'ni de savunmak zorunda kalmıştır.

İçeriğinin yanı sıra bizzat Oscar Wilde'ın sanatsal tavrına ve görüşlerine ayna tutması bakımından önemli olan kitapta, Dorian Gray adlı genç ve olağanüstü yakışıklı bir gencin, arkadaşı Lord Henry Wotton tarafından hedonizme ve nihilizme sürüklenişi konu edilir.

Lord Henry, hayatta gençlik ve güzellikten başka hiçbir şeyin önemli olmadığı, iyi olmanın ve erdemin yaşamın tüm eğlencesini yok ettiği yolundaki görüşleriyle genç Dorian'ın düşüncelerini zehirler. Onun yönlendirmesiyle yoldan çıkan, giderek daha çok kötü ve yoz olana ilgi duyan Dorian çifte bir yaşam sürmeye başlar. Gündüzleri normal yaşantısına devam ederken, geceleri çeşitli sefahat alemlerine dalar. Ancak kitabın asıl nirengi noktası, Dorian'ın gençlik ve güzellik için ruhunu şeytana satmasıdır.

Dorian, ona tutkun ressam Basil Hallward'ın yaptığı kendi portresini gördüğünde bir dilekte bulunur:

"Ne hazin şey! İhtiyarlayıp çirkinleşeceğim, iğrenç olacağım. Oysa bu resim sonsuza dek genç kalacak. Şu haziran günündeki yaşından öteye hiç gitmeyecek... Öbür türlü olabilseydi! Sonsuza dek genç kalan ben, ihtiyarlayansa şu resim olsaydı! Bu uğurda... Bu uğurda her şeyimi verirdim! Evet, koca dünyada vermeyeceğim hiçbir şey yok! Ruhumu bile satarım bu uğurda!"Dorian'ın o anda, kendi güzelliğinden ve gençliğinden etkilenerek söylediği bu sözler onun trajedisinin başlangıcını oluşturur.


Sanat üzerine bir manifesto

'Dorian Gray'in Portresi' yayımlandığında, Wilde'ın bu kitabıyla günah çıkarttığı yorumunda bulunanlar olmuştur. Kitaptaki Lord Henry tiplemesinin ise, bizzat Wilde'ın kendisi olduğu ileri sürülmüştür. Gerçekten de kitap eşcinsellik motifleri taşır. Ressam Basil Hallward'ın Dorian'a duyduğu tutku, her ne kadar saf aşk şeklinde işlenmiş, cinsellikle ilgili hiçbir motif kullanılmamışsa da burada bir erkeğin bir diğer erkeğe duyduğu aşk söz konusudur. Hatta Lord Henry'nin Dorian'a olan ilgisi için de böyle bir yorum yapılabilir.

Ancak kitabın içerdiği cinsel motifler ya da Oscar Wilde'ın hayatının ne kadarını yansıttığı bir yana, aslında kitap romantik edebiyatın ve sonraları Alman ekspresyonist sinemasının yoğun olarak işlediği konulara yer verir: Çift ya da iki kişilikli olma durumu ya da çifte yaşam sürme durumu, ruhunu şeytana satma, kaderle pazarlık yapma gibi. Burada, her ne kadar romantikler kadar olmasa da Wilde'ın insan varoluşu üzerine kendi estetik düşüncelerine dayanarak birtakım görüşler ileri sürmesi söz konusudur.
Diğer yandan kitap, Wilde'ın sanat üzerine düşüncelerinin bir manifestosu niteliğindedir: "Sanatçı güzel şeylerin yaratıcısıdır. (...) Güzel şeylerde çirkin anlam bulanlar, sevimli olamadan yozlaşmışlardır. Bu bir hatadır. Güzel şeylerde güzel anlamlar bulanlar kültür ve zevkleri gelişmiş kişilerdir. Onlar için umut vardır. Onlar güzel şeylerin salt Güzellik ifade ettiği seçkinlerdir."
'Dorian Gray'in Portresi'nin bir diğer özelliği, Wilde'ın çoğu eseri gibi Victoria Çağı İngilteresi'nin katı ahlakçılığını ve ikiyüzlülüğünü alaycı bir dille eleştirmesidir. Lord Henry'nin konuşmaları bize dönemin İngiliz ahlakı ve yaşam tarzı hakkında birçok ipucu verir, ancak bu konuşmaların altında ince bir alay ve horgörü yatar.
Gerek yaşamı gerekse yapıtlarıyla döneminin en muhalif kişilerinden biri olan Oscar Wilde, aslında zeki ve alaycı üslubuyla İngiliz toplumunu hedef aldığı kadar kendisini de hedef almıştır. Bu anlamda 'Dorian Gray'in Portresi', bir kişinin kendisi hakkında yapabileceği en acımasız eleştirilerden biridir.

ESİN COŞKUN, 14.11.2003 Radikal İki



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder