Billie Holiday - Strange Fruit
Billie Holiday - My Man
Aşağıdaki yazı ekim 2003'de Radikal İki'de Tuğrul Eryılmaz imzasıyla yayınlanmıştır.
Caz ve blues'un başka şarkıcıları (Nina Simone, Frank Sinatra) ve de dinleyiciyi en fazla etkileyen sesi olarak kabul edilen Billie Holiday'in doğum tarihi 1915, ölümü ise 1959. 44 kısa sene ve büyük üne rağmen dünyanın en zor hayatlarından biri. Nasıl olmasın ki? "Evlendikleri zaman babam 18, annem 16 ve ben de üç yaşındaydık." Billie Holiday daha 10 yaşında genelevde yerleri temizleyen ve başından bir tecavüz felaketi geçmiş bir çocuktu. 14 yaşında annesiyle New York'a gitti. O yaşta Harlem kulüplerinde sigara satmaya başladı. Bu işi o denli nefretle yapıyordu ki çevre ona ölene kadar taşıyacağı ismi taktı: "Lady" yani Hanımefendi. Çok güzel bir genç kızdı. Daha sonra yazının başındaki hikâye. 17'sini doldurmadan şarkıcılığa başladı. 1933'te Benny Goodman'la ilk albümünü doldurdu. Şarkı başına 25 dolar alıyordu. Müzik elitinin onu kabul etmesi 1935 Apollo konseriyle oldu. Aynı yıl Duke Ellington'la "Rhapsody in Black" adlı bir kısa filmde oynadı. 1935'ten 42'ye dek 100 kadar plak yaptı. Bunlar hepsi müzik kutuları için aceleyle yapılmış ucuz prodüksiyonlardı. Özellikle beyazların söylemek istemedikleri "ikinci" sınıf parçaları söylüyordu. Ne var ki onların neredeyse tümü caz ve blues standardı oldu. Bırakın sonradan gelen caz üstadlarını, Lady'yi hâlâ Sting de cover'lıyor Bryan Ferry de. Off-beat söyleyen, sözlere inanılmaz bir hüzün, cinsellik ve de mizah katan genç kadın elini attığını altına döndürüyordu. Çünkü sesi, ses artı enstrümandı. Fakat yaşarken hiç büyük bir hayran kitlesi olmadı ve kendini olan güveni sıfıra yakındı.
Şimdi dinlediğimiz albümü aşk şarkılarıyla dolu ama Billie Holiday'in esas klasiği "Strange Fruit"tu. Kendine fazla güveni yoktu ama 24 yaşında siyah linçlerine karşı sesini müzikle ilk yükseltenlerden biriydi: "Tuhaf ağaç tuhaf meyva verir/ Yapraklarında da, kökünde de kan var". Martin Luther King'in medeni haklar mücadelesinin başlamasına daha çeyrek asır vardı.
Daha çocukken taciz ve tecavüzle tanışan Eleanora Fogan, ünlülük adıyla Billie Holiday, daha sonra sonunu hazırlayacak eroin belasına sevgilileri aracılığıyla bulaştı. İlk uyuşturucusunu ilk kocası James Monroe verdi. Eroinle tanıştıran ise Joe Guy oldu. İlk önemli solo konserini New York Town Hall'de verdikten tam bir sene sonra Philadelphia'da bir otel odasında uyuşturucuyla yakalandı. Önce 19 günlük "tam bir cehennem olan" tedaviden sonra bir yıl hapis yattı. Halbuki iyi bir avukat onu çok daha azına kurtarabilirdi. Hapisten çıkınca ona iş bulan yeni sevgilisi John Levy de onu sonuna kadar sömürdü. 1949'da yine Levy'le birlikte uyuşturucu baskını yedi. Bu kez cezasız sıyırdı. Oteller onu kabul etmediğinden kendine yardım eden doktorun evine yerleşti. 50'li yılların ortası gelmeden sevgilisi John Levy bütün parasını alıp ortadan kayboldu. 1956'da Louis McKay'le evlendi. 1957'de karı-koca yine uyuşturucudan gözaltına alındılar. Boşandılar. Tabii genç kadın bu gürültü ve baskınlar döneminde de konserlerini sürdürüyordu. Horace Henderson ve Stan Getz'le aynı sahneyi paylaştı. Hayran olduğu Louis Armstrong'la uzun metrajlı bir filmde oynadı. Armstrong kapıcı, o da hizmetçi rolündeydi. İlk New Port ve ilk Monterey Caz festivallerinde kendini ayakta alkışlattı. Ancak 50'lerin sonu yaklaştıkça Billie Holiday'in sesi ve sağlığı iyice kötülemeye başladı. 1958 yılında Frank Sinatra'nın "Billie Holiday son 20 yılda müziğe etkisi en büyük popüler şarkıcıdır" demesi de ona iş açısından bir yarar sağlamayacaktı. Böbrek hastalığından ölüm döşeğinde yatarken bile polis uyuşturucu yüzünden parmak izini alıyordu. Hayatına giren belki de tek iyi erkek olan ünlü tenor saksafoncu Lester Young'ın ölümünden bir ay sonra hayata veda ettiğinde Billie Holiday'in banka hesabında, espri yapmıyorum, 70 cent vardı. Hiçbir zaman blues şarkıcısı olmadı ama söylediği her şeye blues'un sindiği bir caz deviydi Billie Holiday.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder