29 Ocak 2010 Cuma

NEREDE ARANIR?

İbrahim Ethem, Belh Sultanlığından çekilmeden önce, bu hevesle mallar bağışlıyor, bedenini türlü ibadetlerle
yoruyordu. «Ne yapayım?» diyordu, «Ne yapmak gerek ki kendimde bir gönül açıklığı bulayım.» Bir gece taht üzerinde
uyumuştu. Fakat içi uyanık gözleri uykuda idi. Bekçiler davullara tokmaklar, çubuklar vuruyor, neyler üflüyor, gürültüler
koparıyorlardı. ibrahim Ethem kendi kendine dediki, «Siz hangi düşmanı uzaklaştırmak istiyorsunuz? Düşman benimle birlikte
uyumaktadır. Biz Allahnın merhamet nazarlarına muhtaç zavallılarız; sizden ne güvenlik gelebilir? Bize onun lütfü sığınağından
başka bir yerde kurtuluş yoktur.» Gönlü bu düşüncelerle ayaklanmış, başım yastıktan kaldırmış, tekrar yatmıştı.

Şaşarım seven insan nasıl uyur?
Âşıka her türlü uyku haramdır.


Ansızın köşkün tavanından sert ayak sesleri, gürültüler işitti. Sanki damda büyük bir kalabalık yürüyüş yapıyordu.
Ayak sesleri köşkün her tarafında yankılanıyordu. Şah kendi kendine, «Bu bekçilere ne oldu? Nerede kaldılar?» dedi.
«Görmüyorlar mı ki bu kalabalık dam üstünde koşuyor?» Sonra bu gürültü ve ayak sesleri onu tekrar şaşırttı, dehşete
düşürdü; sanki kendinden geçmiş düşündüğü şeyleri unutmuştu. Bağıramıyor, silâhlı nöbetçileri çağırmaya gücü yetmiyordu.

Bu arada biri köşkün damından başım aşağı uzattı,

«Ey taht üzerinde oturan zat sen kimsin?» dedi.

İbrahim Ethem cevap verdi:

«Ben Şahım, dam üstünde gezen sizler kimsiniz?»

«Biz iki üç sürü deve kaybettik de bu köşkün damında arıyoruz.»

İbrahim Ethem, «Divane misin?» dedi.

Adam cevap verdi: «Divane sensin İbrahim Ethem!»

«Deve sürülerini köşkün damında mı kaybettin? Burada deve aranır mı?»

Adam şöyle cevap verdi: «Allah, Padişah tahtında mı aranır? Sen Allah'ı burada mı
arıyorsun?»

İşte o saatten sonra İbrahim Ethem'i kimse göremedi. O gitti; canlar da onun arkasından gitti. Kendisinden bir haber
çıkmadı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder