ÖZET
Başkarakter Hayri İrdal , Muvakkit Nuri Efendinin yanında çırak olarak başlar işe. Saatlerle uğraşmayı seven ama bu mesleği icra etmek istemeyen biridir. Nuri Efendinin ölünceye kadar yanında ilmi,dini ve felsefi sohbetlerini hiç usanmadan dinler.Babasıyla tekkeye gider musıki söyler. Seyit Lütfullah’a takılır define avına merak salar.Büyür askere gider. Tunuslu Abdüsselam Efendi , konağın son sakinlerinden Emine’yi Hayri’ye nikahlar.Abdusselam Efendi ölümüne yakın muvazenesiz vasiyetler bırakınca Hayri’nin başı belaya girer. Mahkemelerde önce şahid sonraları sanık sandalyesinde oturur. Bu da yetmez Akıl Hastanesine tedaviye gönderilir. Sonunda mahkemeden beraat eder hasteneden taburcu olur ve Emine’ye kavuşur. Posta Telgraf’ta işe girer. Emine’yi kaybeder. İki yetimle başbaşa kalır.İspiritizma Cemiyetinde çalışır. Sonraları buradan ayrılıp Cemal Beyin şirketinde katip olarak işe başlar. Cemal Bey kendisini kovunca bir süre işsiz kalır ta ki Şehzadebaşındaki kahvede Doktor Ramiz’in onu arkadaşı Halit Ayarcı’yla tanıştıracağı güne kadar. Halit Ayarcı hayat hikayesini dinleyince Hayri İrdal’ı çok sever. Kafasında Saatleri Ayarlama Enstitüsü fikri peydah olur. Enstitüyü kurar ve müdür yardımcılığı görevine Hayri’yi getirir. Hayri İrdal’ın hayatı bundan sonra tamamiyle değişir.Fakirlik ve kırgınlık günleri geride kalır. İnanmadığı bu işe zoraki girmiştir. Sonuçları şaşırtıcı olunca müsterih olmasa da bu oyunu devam ettirme yoluna gider çünkü herkes bunu istemektedir. Ve bir gün gelir haşmetli enstitü tasfiye edilir. Realiteler ortaya çıkar.
YORUM
Alegorik bir hicivdir bu roman. Zaman, mekan, insan, toplum, bürokrasi, menfaatler, ölüm, yalnızlık, iletişim, sabır, mutluluk gibi kavramlar üzerine okumalar vardır. Romanda mekan olarak İstanbul seçilmiştir. Zamanlama ise lineerdir.Çocukluğundan alıp yaşlılığına kadar akmaktadır.Klasikle modern Emine ile Pakize karakterleriyle bütünleşmiştir.Emine’yle birlikteyken gerçeklerin içinde zahirde fakir ama mutlu adamı oynamaktadır.Oysa Pakize’yle beraberken yalanla dolu havayı teneffüs eden zengin fakat mutsuz bir adam olmuştur.Tarihi menkıbelerle zenginleştirilmiş içerik okuru doldurur.(Örneğin ; Aziz Paşa’ya tepside sunulan hediye).Tasvirler şapka çıkarttırır (Örneğin ;Cemal Bey,Topal İsmail)
Gözlemlerle dolu bir romandır.Arka sıralarda oturur sınıfı seyrederdim diyen yazar adeta bu romanıyla tahkiye ve sinematografi gücünü ispat ediyor.Osmanlıca kelimelerin ağırlıkta olması anlamayı güçleştirirken uzun cümleler okuma hızını yavaşlatıyor.Gözlemleriyle Peyami Safa’ninkileri -örneğin ; Yalnızız- andıran roman , Hayri İrdal karakteri ve olay örgüsüyle kısmen George Orwell’in 1984’üne benzer.Winston Smith’in 101 no’lu odadan çıktıktan sonra , “ Artık Büyük Birader’i seviyorum” itirafıyla Hayri İrdal’ın “Artık S.A.E.’nü sorgulamıyorum hatta seviyorum” deyişi yakınlık arz eder. Ayrıca olayların dışında kalmayı yeğleyen tek kişinin oğlu Ahmet oluşu düşündürücüdür Atlı Karanca alegorisiyle her şey özetlenir. Nihayetinde özgünlüğü ve kalitesiyle güzel kitaptır okunması tavsiye edilir.
İKTİBAS
Herkes bilir ki , eski hayatımız saat üzerine kurulmuştur.Hatta sonraları Muvakkit Nuri Efendiden öğrendiğime göre Avrupa saatçiliğinin en büyük müşterisi daima müslümanlar ve onlar içinde en dindarı olan memleketimiz halkı imiş.Günde beş vakit namaz , ramazanlarda iftar,sahur,her türlü ibadet saatle idi. Saat Allah’ı bulmanın en sağlam çaresi idi ve bu sıfatla eskilerin hayatını idare ederdi. (sy.24)
Modern hayat ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder. (sy. 56)
Her şey yolunda… Fakat yalnızız.Bütün dünyada yalnızız. (sy 326)
Umumun parası sarf edilirken o kadar cömert,hasbi,kayıtsız şartsız yenilik taraftarı olan , benim eserimle övünen insanlar , şimdi kendi menfaatleri ortaya konunca birdenbire dönmüşlerdi. (sy.360)
Nuh A. TUNA
www.cemaat.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder