12 Ocak 2010 Salı

mood >> food >> wood >>good

adem evladının hayat yolculuğunun şifreleri;

doğar, büyür ve

ruh haline göre yola çıkarsın,

yürümek için yersin, içersin...

sonra buradaki yol biter

ve tahta ata binip meçhule giden yolda

iyi olana doğru yol alırsın...

h.a.

mood

  1. State of mind, predominant emotion; type of verb inflection (Grammar)
  2. I., man. bir önermede esaslar ile neticeler arasındaki bağlantı; gram. kip, bak. mode; müz. makam.
  3. I. ruh durumu, hal; çoğ terslik, huysuzluk, karamsarlık. in the mood for - e hazır. mood music duygulandırmada kullanılan müzik.

food

  1. (i). yemek, yiyecek; gıda, besin; iaşe; (for animals) yem. food card yemek karnesi. food control yiyecek maddelerinin kontrol altına alınması. food poisoning gıda zehirlenmesi. foodstuff (i). yiyecek, gıda maddesi. food for thought düşünülecek şey.
  2. I. yiyecek, yiyecekler, yemek, gıda, besin, yem

wood

  1. I., s., f. tahta, kereste, ağaç; odun; orman, koru; s. tahta, ahşap; f. ağaçlandırmak, orman haline getirmek; odun tedarik etmek. woods i., çoğ. orman, koru. wood alcohol odun ispirtosu, metanol, metil ispirtosu. wood coal odun kömürü, mangal kömürü; linyit. wood engraving tahta oymacılığı; tahta kalıptan basılan resim, gravür. wood lot koru, ağaçlık. wood mouse orman sıçanı,zool. Mus sylvaticus. wood nymph orman perisi. wood pigeon tahtalı, tahta güvercini, zool. Columba fasciata. wood pulp kağıt hamuru. wood pussy k.dili. kokarca.
  2. I. tahta, odun, kereste, koru, ağaçlık, fıçı

good

  1. (s.) (better, best) (i.), ünlem iyi, âIâ, güzel, hoş; uygun, münasip, yerinde; faydalı; doğru; hayır sahibi, kerim, cömert; uslu, itaatli; dini bütün; muteber; şerefli; sağlam, mükemmel, dolgun; çok, büyük; hünerli; güvenilir; hayırlı; bozulmamış; sıhhatli; (i.) salâh, iyilik, doğruluk; iyi ve hayırlı şey; hayır; fayda; menfaat, yarar; the ile iyi insanlar; ünlem, bazen very ile pekalâ. good and (k.dili) tamamen, çok. good breeding terbiye. Good day Merhaba. Günaydın. Allaha ısmarladık. Güle Güle. Good evening iyi akşamlar. Akşam şerifler hayrolsun. Tünaydın. good fellow iyi adam, iyi çocuk, hoşsohbet kimse. good fellowship (i.) sohbet, arkadaşlık. good for -e yarar; muteber; dayanır. good for a lira bir lira değe- rinde. good for nothing hiç bir işe yaramaz. Good for you ! Aferin ! Good gracious ! Allah Allah ! Tuhaf şey !l Good heavens ! Aman yarabbi ! Allah Allah ! good humor hoş mizaç; şakacılık. good looking (s.) yakışıklı, güzel; cazip. Good morning Günaydın. Sabah şerifler hayrolsun. good natured (s.) iyi huylu, yumuşak huylu. Good night İyi geceler. Allah rahatlık versin. good offices yardım, vasıta olma, ara bul ma (özellikle diplomatik konularda). good old days geçmiş iyi günler. good sense makul düsünüş, aklıselim. good-tempered (s.) iyi huylu, yumuşak başlı. good works hayır işleri, hasenat, sevap. a good long time bir hayli uzun zaman. a sood turn iyilik etme. a good while bir hayli zaman. good and angry epey kızgın. as good as hemen hemen, neredeyse; gerçekten. as good as dead hemen hemen öImüş gibi . as good as gold gerçekten altın gibi . Be good enough to come .(ing.) Gelmek lütfunda bulunun. for good veya for good and all temelli olarak, daimi olarak. He will come to no good . 0 adam olmaz. hold good geçerli olmak; değerini korumak. How good of you ! (ing.) Bu ne lütuf ! Çok naziksiniz . I have a good mind to... aklıma koydum, tasarladım, yapacağım. in good spirits neşeli, keyfi yerinde. make good başarmak, muvaffak olmak, adam olmak, sağlamlaştırmak; (zararını) ödemek. to the good kârdır . What's the good of it? Neye yarar?
  2. Ünl. peki!
  3. I. hayır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder