otobüs çoktan yola çıkmış,
mevsim şimdi kış....
ağaçlarda yaprak yok
gözlerimde korku yok
ben feleğe nettim
benden başka uğraşı yok
yavaş sür şoför kardeş yol buzlu
güneş görünmüyor hava bulutlu
anadolu burası bak
bizden önce faruk nafiz geçmiş
inanmazsan han duvarlarına sor
nerede saatleri ayarlama enstitüsü
ahmet hamdinin?
bakma öyle yan yan kardeş
ne cepkendeki saatte ayar var
ne gönüldekinde
bu işte bir iş var şöför kardeş
neden benden başka yolcu yok bu otobüste?
ve neden benim dilimde bu türkü?
"kanmışım dünya zihnetine,
düşmüşüm namert mihnetine..."
halbu ki tam da böyle değildi sözleri;
sabah akşam dinleyen ben değil miydim bu türküyü?
" kanma dünya zihnetine,
düşme namert mihnetine "
gel gör ki ne hale gelmişim kapitalizmin kör kuyularında kardeş ...
öznefis seyahatin ön koltuğunda pencere kenarına yerleşen ben
ne otobüsten inebiliyor, ne yolun büyüsünden kurtulabiliyorum..
bir yol ki yolcuya "ben yoldan gönüllü çıktım" dedirtiyor...
bir otobüs ki; inersen gidemezsin, yolda yayasın sen diyor...
Yunusun bu topraklarda yaya uçtuğunu unutan bu gafil,
yarın hesap günü arasın da bulsun bakalım
bu sahte dünyanın maskeli balo müşterilerini ;
bu üç kuruşa tamah eden gözünü hırs bürümüş
bezirganlardan yardım dilesin bakalım....
her seyahatin bedeli, her yolculuğun ücreti var kardeş;
boşuna gezdirmezler adamı yollarda, önce verirler
sonra aklını alırlar...
tatlı tatlı alıştırırlar yola...ne yolu bilirsin ne yoldakini...
gidersin ama giden sen değilsindir aslında....
üç ayda değil üç saatte gidersin
ne çok yol gittim diye sevinirsin
bir masal kahramanı gibi az gittim uz gittim
kapital mapital düz gittim
bir de baktım
ben beni bıraktığım yerdeyim..
ne zaman hiç durağında durdurup bu otobüsü
ne zaman hiçlikte kaybolup
ne zaman hiç olup
beni de benle bulurum
hiç diyarında
belki o zaman durulurum...
belki?
belki mi?
ee ya belki....
bu otobüs durmaz kardeş
şöförde ben yolcu da ben
var git başkasıyla oyalan sen
kasete sevdiğin ilahiyi tak istersen;
"uyan ey gözlerim gafletten uyan /
bu dünya fanidir sakın aldanma /
mağrur olup tac-u tahta dayanma / "
bu yaşlı otobüsün
bu yaşlı lastikleri
bu taşlı yolda
çalan müziğe tempo tutar gibi
ağır aksak ve yorgun yol alıyor
sanki
ben gibi... ben gibi...ben gibi...
H.A.
05/01/2010 - sandıklı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder