Yolculukları kim sevmez! O bavul yap, bavul boşalt eziyetine, gittiğin yerde karşılaşacağın nahoş sürprizlere, içindeki yıpratıcı heyecana ve bazen aklının fena halde arkada kalmasına rağmen yola çıkmak güzeldir. Çünkü insan gitmek ister! Kalmak, tutuklu kalmaktır. Altın kafeste de olsa!..
Seyahat kültürü ve turizm o çok derinimizdeki "buralardan gitme" arzusunu hem dünyevileştirir, hem de ehlileştirir. Ama en önemlisi "geriye" yani olağan hayata dönüşü garanti altına alır.
Turizm insanlık tarihinde çok yeni bir şeydir. Yaklaşık iki yüzyıllık bir tarih! İki şeyi öldürmüştür turizm. Birincisi, asıl yolculuğun zihinde gerçekleştirildiği "hakikat"ini öldürmüştür... İkincisi, hiç dönmemek üzere çekip gitmeyi; bir tür dervişlik olan gezginliği...
Benim için her yolculuğun bir kritik anı vardır. "Ev"den iki günlük ayrılığın bile... Ürpertir! Sarsar! Çünkü tam o anda döneceğim yerin gerçek "ev"im olmadığını hissederim! Her yer gurbettir! Geldiğim yere de, döneceğim yere de yabancı olduğumu hissederim. Neyse ki, o an çok kısa sürer!
Dindar insan özlem ve teslimiyet duygusu içinde "gurbetten hakikate dönüş" anını bekler. Mutasavvıf ise tez canlıdır. Bir hayat kurmaktan çok durmadan yürümeye yatkındır. Beklemeye katlanamaz, özlemini "yol"da dindirir.
Haşmet Babaoğlu - Pazar Notları - 24 Ocak - SABAH
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder