26 Ocak 2010 Salı

"Gitmek" ve "Yolculuk" üzerine notlar

Bavullar kapının önünde... Pasaportlar, uçak biletleri masanın üzerinde... "Gitmiyorum" dedi birden genç kadın. "Gitmek istemiyorum!" Adam biraz şaşkın, biraz bu türden huysuzluklarına alışkın, ona baktı! "Döneceğiz tatlım, dert etme!" Genç kadın o zaman günlerdir içinde tuttuğu sözleri dilinden dökülmeye bıraktı: "Komik bütün bunlar! Ben dönmek istemiyorum, döneceksem niye gidiyorum?" Sonra bıkkın ve yenik bir tavırla yerinden kalktı, kapıyı açtı, bavulunu alıp dışarı çıktı. Adam da toparlanıp onu takip etti!
***

Yolculukları kim sevmez! O bavul yap, bavul boşalt eziyetine, gittiğin yerde karşılaşacağın nahoş sürprizlere, içindeki yıpratıcı heyecana ve bazen aklının fena halde arkada kalmasına rağmen yola çıkmak güzeldir. Çünkü insan gitmek ister! Kalmak, tutuklu kalmaktır. Altın kafeste de olsa!..
***

Seyahat kültürü ve turizm o çok derinimizdeki "buralardan gitme" arzusunu hem dünyevileştirir, hem de ehlileştirir. Ama en önemlisi "geriye" yani olağan hayata dönüşü garanti altına alır.
***

Turizm insanlık tarihinde çok yeni bir şeydir. Yaklaşık iki yüzyıllık bir tarih! İki şeyi öldürmüştür turizm. Birincisi, asıl yolculuğun zihinde gerçekleştirildiği "hakikat"ini öldürmüştür... İkincisi, hiç dönmemek üzere çekip gitmeyi; bir tür dervişlik olan gezginliği...
***

Benim için her yolculuğun bir kritik anı vardır. "Ev"den iki günlük ayrılığın bile... Ürpertir! Sarsar! Çünkü tam o anda döneceğim yerin gerçek "ev"im olmadığını hissederim! Her yer gurbettir! Geldiğim yere de, döneceğim yere de yabancı olduğumu hissederim. Neyse ki, o an çok kısa sürer!
***

Dindar insan özlem ve teslimiyet duygusu içinde "gurbetten hakikate dönüş" anını bekler. Mutasavvıf ise tez canlıdır. Bir hayat kurmaktan çok durmadan yürümeye yatkındır. Beklemeye katlanamaz, özlemini "yol"da dindirir.

Haşmet Babaoğlu - Pazar Notları - 24 Ocak - SABAH

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder